a
Haluk Ahmet Gümüş

Haluk Ahmet Gümüş

02 Aralık 2024 Pazartesi

DÜNYA ŞARTLARI HIZLA VE KÖKTEN DEĞİŞMEKTE OLDUĞUNA GÖRE YENİ SİSTEM VEYA SİSTEMSİZLİK HAKKINDA NELER SÖYLENEBİLİR?

DÜNYA ŞARTLARI HIZLA VE KÖKTEN DEĞİŞMEKTE OLDUĞUNA GÖRE YENİ SİSTEM VEYA SİSTEMSİZLİK HAKKINDA NELER SÖYLENEBİLİR?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Joe Biden döneminde başat senaryolardan biri ABD karşısında direnen ülkeleri dengesizleştirecek bölgesel vesayet savaşları ile zayıflatmaktı.
Küreselci diye kısaca nitelenen bu dönemin yönetiminin savunduğu senaryolarda ülkeleri ekonomik ve askeri dış yaptırımlar ve iç meseleleri ile zorlayarak; Küresel sermayenin ve mevcut gelişmiş batılı ülkelerin desteğinde; tüm ülkelerin üzerinde, onların egemenlik haklarını büyük oranda kullanan “Küresel bir yönetim” oluşturmak başat hedefti. Bu hedefler Davos toplantılarında dile getirildi.

İklim şartlarının getirdiği zorluklar, enerji üretimi ve çevre sorunları yanında yeni teknolojilerin yaşamı, insanı ve sosyal hayatı değiştirme ve dönüştürme etkilerini baz alarak geliştirilen projeleri içeren küreselci görüşleri büyük tartışmalar yarattı. Güçlü taraftarı ve muhalif kitleleri harekete geçirdi.

Batı ülkelerinde muhalifleri olmasına karşın; silah ve yaptırım gücüyle, pazar, bankacılık kısıtlamalarıyla ve uluslararası sermayenin çoğunluğunun paralel yönlendirmeleriyle böyle bir senaryonun denenip başarılı olması batılı bir çok uzmana göre olası bir durumdu.

Senaryonun uygulamasının aşılması zor yanları vardı. Senaryo öncelikle ülkelerin egemenlik haklarını birçok temel alanda devralmayı hedeflemektedir. Tabiki karşılarında ikna edilmesi gereken köklü organizasyonlar olan devlet yapıları vardır.

Çok sayıda Ülkenin ABD liderliğinine ve onun hakim olduğu uluslararası para sistemine itirazlarını giderek artan oranda ifade ettikleri gerçektir. Parasal sisteme itirazlar gerçekte küresel tek bir inisiyatif itirazdır.

Çin, Rusya ve Hindistan başta olmak üzere diğer BRIKS ülkeleri ve birçok gelişmekte olan ülke bugüne kadar küresel gücün sembolü doların hakimiyetine karşı inisiyatif koymaya hazırlanmaktadır. Dış ticaretlerinde kendilerini dolardan kurtaracak sistemler kurma eğilimindedirler.
Halen ülkelerin rezerv paralarında ABD Doları %70 lerden %50 ye gerilemiştir.

Ayrıca piyasadaki türev piyasalarındaki Dolar hacminin aşırı şişirilmesi, büyük bir ekonomik krizle yada sürekli bir enflasyon ortamı ile sonuçlanma beklentisiyle küresel sistemi içeriden tehdit etmektedir.

Daha önceki yazılarımızda ele aldığımız gibi; Mevcut sistemle zengin olanlar daha zengin olmuş ama bu durum Dolar’ın geleceğini de zora sokulmuştur.

Doların muhtemel çöküşü veya dijital başka para birimlerine geçiş ABD’yi iç sorunlara taşıyacağından küreselci senaryonun başarısını temelden etkileyecek çelişkili bir durumdur.

Diğer taraftan, batının silah gücünün karşısında tek kutuplu dönemden farklı olarak meydan okuyan iki küresel güç vardır.

Bu iki güçle veya her biriyle başlatılabilecek topyekun bir meydan okuma yani bir dünya savaşı bütün taraflar için şartları cehenneme çevirmekten başka işe yaramaz.

GELİŞMİŞ ÜLKELERİN EKONOMİDE NİSBİ PAYLARININ AZALIŞI KARŞISINDA KÜRESEL SERMAYENİN YÜKSELİŞİ

Gelişmiş batılı ülkeler nispi olarak gerilerken küresel bir yönetimin kurulması mümkünmüdür?

Çok önemli olan bu konuyu; ters yönde gelişen iki çok önemli gerçekliği ele almıştık. Bu ters yönlü gelişimin ilki; ABD ve AB’nin ekonomilerinde ağır problemlerin varlığı ve diğer ülkelere göre küresel milli gelir toplamındaki paylarının sürekli olarak düşmesiydi.

Bu süreç devam edecektir. ABD ve AB’nin Dünya toplam milli gelirlerindeki payının düşüşünün tersine döneceğine dair hiç bir işaret yoktur.

Bu düşüşün ters yönünündeki gelişmeden kastedilen ise uluslararası sermayenin yükselişidir. Uluslararası semaye öyle bir büyüme yaşamıştır ki bu durum ABD’nin 1950-1960 arası Dünyadaki milli gelir toplamındaki oranı hatırlatmaktadır. (ABD milli geliri 1950li yıllarda Dünya milli gelirinin yarısından fazlaydı)

Bu çelişkili durumun varlığında ve yeni ülkesel güçlerin çıktığı ortamda, bütün yapıları birleştirecek bir küresel yönetim ortamı hangi güç ve motivasyonla gerçekleştirebilecektir?

Bununla beraber çok kutuplu Dünya’yı oluşturmakta olan yeni ülkeler olağanüstü büyümüş uluslararası sermayeye kapılarını açmışlardır.

Çin’deki ve bir çok ülkedeki gelişmenin ve yatırımların arkasındaki büyük gücün uluslararası sermaye olduğunu belirtmek gerekir.

ÜLKE EGEMENLİKLERİNİ PAYLAŞABİLECEK KÜRESEL YÖNETİM KURUMLARI MÜMKÜN MÜ?

Tüm ülkelerin egemenlik haklarını küresel idare merkezleri kurarak paylaşmak isteyenler, halen birbirine rakip olan Çin, Rusya ve ABD gibi güçleri bir araya getirilebilirler mi?

Önceki yazılarımızda değinildi; bu tür bir yapının gerçekleşebilmesi için tek kutuplu dönemde olduğu gibi alternatifsiz kesin bir küresel iradeye ihtiyaç vardı.

Bugünkü manzarada, sayıları birden fazla olan küresel güçler birbirlerine ekonomik-ticari olarak karşılıklı bağlılıklarının yanında ekonomik ve jeopolitik açıdan kesin rakiplerdir.

Her şeye rağmen ihtiyaçlara göre ülkelerin egemenlik haklarını temelden etkilemeyecek konularda uluslararası kurumların oluşumu ve geliştirilmesi elbette mümkündür.

Bugün için ise beklenmedik bir şey olmuş; sosyal medyanın gücünün de etkisiyle ABD seçimleriyle yeni bir yönetime yol verilmiştir ve özetle seçimleri küreselci projelere muhalif bir görüş kazanmıştır.

O halde ne olacaktır?

ABD’nin iktidar değişimi ile bambaşka bir sürece girilmekte olduğunu görüyoruz. Ayrıca son ABD seçimiyle idarenin devri aralığındaki süreçte mevcut davranış tarzlarının dışında ihtimaller dizisini gündeme getirebilecek gelişmeler yaşıyoruz.

YENİ KÜRESEL DENGE NASIL SAĞLANACAK?
Yeni küresel sistem oluşmadan önce ABD’de seçim kazanan Trump partisinin sinyallerine göz atalım. Trump bu sefer de kendi döneminde de gösterdiği gibi savaş karşıtlığını öne çıkarıyor ve ABD ordusunu aşırı maliyet yaratan çeşitli coğrafyalardan çekeceğini vaadediyordu.Trump önderliğindeki görüş, küreselci politikaların ABD’nin sorunlarını büyüttüğünü ve küreselci anlayışın toplumu yozlaştırdığını öne sürüyor ve bu politika uygulamalarının devam etmesi durumunda bölünmüş bir ABD ile karşılaşılacağını savunuyordu. Küresel politikaların küçük azınlık dışında ABD’nin geneline bir hayrı olmadığını ve ülkeyi uçuruma sürüklediğini iddia ediyordu.

Bu görüşün uygulamaya geçtiğinde tüm Dünya çapında büyük değişim ve sonuçları olacağı açıktır.

ABD’nin politikaları değişmez diye yorumlara sıkça rastlanacaktır.

Bu bakış açısı düne kadar doğruydu.
Fakat bugün için ABD en büyük ekonomik ve askeri güç olmasına rağmen mevcut konumunu uzun vadede sürdürebilecek şartlara sahip değildir.
ABD’nin yeni anlaşmalar ve hazırlıklar için başka bir sürece doğru yelken açması gerektiğini düşünen güçlü bir grup iş başına gelmek üzeredir.

Bundan böyle, eğer yönetimi devir alınana kadar çok önemli bazı gelişmeler olup ABD’yi bağlayıcı nedenler ortaya çıkmazsa yeni idarenin yeni doktrininin uygulanabilir eylem ve etkilerini net olarak gözlemliyor olacağız.

ABD’nin yeni idaresinin çok pahalı bulduğu Ukrayna’yı Rusya’ya karşı desteklemesinin, Avrupa ülkelerini, Rusya’nın tekrar SSCB alanına ulaşma arzusundan koruma pozisyonunu değiştireceği doğrultusunda açıklamalarını sık sık işittik. Trump Avrupa’nın güvenliğini Avrupalılara bırakmak istemektedir ve ona göre Avrupa’nın güvenliğini ve Ukrayna’yı mevcut savaşta destekleme ABD ekonomisinin zora sokan nedenlerden biridir.

Diğer taraftan ABD çeşitli coğrafyalardan çekilip kendi içinde yeniden yapılanma sürecine girerken Dünya’nın yeni koşullarda yeni güç dengelenmelerine girmesi doğal ve zorunlu süreç olarak yaşanacaktır.

Beklenen gelişmeler olarak;
Rusya barış görüşmelerinden önce Avrupa’ya doğru hegemonik genişleme hevesine girebilme ihtimalinin ve
Çin’in de büyüyen güç olarak kendi bölgesinde, afrikada hatta Ortadoğu da aynı eğilimde olacağının altını çizmek gerekir.

ULUSLARARASI SERMAYE OLACAKLARI YILLAR ÖNCE GÖRMÜŞTÜ.
ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE KÜRESEL SERMAYE TÜM TARAFLARIN BÜNYESİNDE OLMAYI TERCİH EDECEKTİR.

Küresel sermaye doğası gereği her ülke ve her senaryonun içinde etkileyen veya belirleyici güç olarak olmak ister; Elbette Dolara dayalı büyüme yaparken ve Davos toplantılarda da çoklu ihtimalleri hesap ediyordu. Her ne kadar ABD seçimlerinde küresel sermayeyi büyük oranda Demokratlar’ın yanında görsek de bundan böyle küresel sermayeyi ABD içinde birçok alanda, gelecek olan yönetimin yanında ve aynı zamanda karşısında görünce şaşırmamak lazımdır. Doğal olarak küresel sermaye diye nitelediğimiz çok unsurlu sermaye grubununda da fikir ayrılıkları, farklı bakış ve eylemlerde olacaktır.
Ancak tümünün bulaşabileceği ortak nokta güç ve etkinliklerinin sürdürülebilir gelişmeler içinde olmasıdır.

Devamını Oku

DÜNYA’YI NELER BEKLİYOR?

DÜNYA’YI NELER BEKLİYOR?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ABD’NİN DÜNYA MİLLİ GELİRLERİNDEKİ PAYI DÜŞÜYOR

  • İlk tesbitimiz; Başta Amerika ve gelişmiş ülkelerin Dünya milli gelirler toplamındaki payının sürekli düşüşü ve bu düşüşün devam etme eğilimiydi. Bu düşüş Dünyanın farklı kıtalarında ve özellikle Asya’da yükselen ülkelerle eş zamanıydı.

KÜRESEL (ULUSLARARASI)SERMAYE GÜCÜ ÇOK BÜYÜDÜ
-İkinci tesbitimiz; Mevcut para sisteminin 1970li yıllardan bu yana küresel sermaye gücünü giderek artan oranda yükseltişiydi.
Öyle ki; uluslarası sermaye gücü bugün 1950-1960 arasında Dünya milli gelirleri toplamının %60’ını yakalamış olan ABD’nin o günkü oranına yaklaşmak üzeredir.
Kısaca Gelişmiş ülkelerin küresel payları göreli olarak düşerken uluslararası sermaye gücü yükselmiştir.

ULUSLARARASI SERMAYE KENDİ HEDEFLERİNE GÖRE HAREKET EDECEKTİR
Bu noktadan şöyle bir yorum çıkarılabilir. Uluslararası sermaye kendi yükselişi sırasında arkasına bakma eğiliminde değildir. Uluslarası sermaye “şu ülke yükselip alçalacak mı” kaygısı yerine Uluslararası sermaye gücünün küresel hakimiyeti ve sürdürülebilirliğini öncelikli konu olarak görmektedir.
Bu tesbitten ” Uluslarası sermaye meseleleri kendi hedeflerine hizmet edecek şekilde ele almaktadır” sonucu çıkartılabilir.

YENİ KÜRESEL MERKEZLER
-Dördüncü tesbitimiz; Ticaretin ve ekonomik yoğunluğun coğrafya ve hatta kıta değiştirdiğiydi. Ekonomik sıklet merkezlerinin başka coğrafyalara kaymakta olduğu ve yatırım hedeflerinin batının gelişmiş ülkelerini terkedip Doğu Avrupa, Doğu Akdeniz ve Uzak Doğu’daki doğru yöneldiğiydi.
Tabiki Doğuda da Çin, Endonezya ve Vietnam öne çıkacağı izlenimi vardır.

YENİ BİR ÇAĞ VE YENİ ÜRETİM TARZLARI VE SOSYAL YAPIDA DEĞİŞİMLER

  • Beşinci tesbitimiz; Yeni ve her alanda çok müthiş değişiklerle bir çağın bilimsel ve teknolojik yeniliklerle büyük bir hızla gelmekte olduğuydu.
    Bununla birlikte küresel sermayenin teknolojik devrimlerle büyük yapısal gelişmelere, ülkelerin egemenliklerini paylaşma hedefleriyle birlikte hazırlandığı konu edilmişti.

Teknolojik gelişmelerle üretim sistemleri ve yaşam biçimlerinin değişmesi, yeni bilgisayar ağları, yeni savaş metotları(ordusuz biyolojik savaşlar dahil), farklı bir çevre ve sosyal yapı ve ilişkileri, farklı bir parasal sistem ve ekonomik işleyiş ile yeni bir dünya dizayn edilmek isteniyordu.

Hem üretim ilişkileri hem üretimin kendisinin değiştirilmesi hedefleri konuşuyor du. Emek-fayda kavramı yapay zeka destekli işleyiş ile başka bir boyuta taşınıyordu.

ÇOK KUTUPLU DÜZEN VE ÜLKESEL ÖBEKLENMELER.
GELİŞMİŞ ÜLKELER İÇİN GERİLEME VE UZUN VADELİ YENİDEN YAPILANMA:
-Altıncı tesbitimiz; Yakın geçmişte yaşanmış gelişmelerle Dünyadaki tek kutuplu düzenin sona erdiğiydi.

Eğer yukarıda tesbit ve işaret ettiğimiz şartlarda; gelişmiş batılı ülkelerin kaderi en azından bir kaç on yıl toparlanıp yeniden yapılanma ise ve uluslararası sermaye bugüne kadar ekonomik ve teknolojik gücüne güç katmışsa diğer coğrafyalardaki değişimlere kendi hedefleri doğrultusunda etkiye devam etmek isteyecekti. Bunu zaten tepki toplayan son Davos toplantılarında, iklim, çevre ve Dünya Sağlık Örgütü üzerindeki tartışmalarda açıkça anlıyoruz.

Küresel gelecek tahminleri yaparken, sorunlu olsa da, bugünkü batılı gelişmiş ülkelerin mevcut askeri ve ekonomik yaptırım güçlerinin devam ettiğini ancak bunun yanında ekonomik şartların parasal sistemi yöneten küresel sermayenin hedefleri ile yakın ilişkili olduğunu göz önünde tutmak zorundayız.

Ancak bu durum ne gibi kaos ve gelişmelere yol.açacaktır? Bu konunun üzerinde kafa yormak gerekecektir.

Takip eden yazılarda mevcut koşulların hangi ihtimallerle nelere yol açabileceğini tartışacağız!

Devamını Oku

KRİZ VE SAVAŞLARIN NEDENLERİ

KRİZ VE SAVAŞLARIN NEDENLERİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

BÜYÜK SERMAYENİN DÜNYA EKONOMİSİNE HAKİMİYETİ NASIL SÜRDÜRÜLEBİLİR ?

DOLARI NELER BEKLİYOR?

DÜNYA NİÇİN KARIŞTI?

Büyük sermaye Dünya ekonomisine, öncelikle para sistemiyle, ikincil olarak da üretim ve karlılıkta onu öne geçirecek teknolojik üstünlük ve buluşlarla hakimdir. Askeri ve jeopolitik üstünlükler, yayılmacılık, hukuksal ayrıcalıklarla ön almalar ve eşitsiz anlaşmaların sağladığı avantajlar bu hakimiyetin diğer destekleyici unsurlardır.

Günümüzde küresel sermaye gücünün en büyük unsuru bankacılık ve para sistemi diye özetleyeceğimiz finansal yapılardır.

ABD ve AB bankaları detaylara girmezsek yaklaşık olarak verecekleri kredinin %1 veya %2’si oranında teminat göstermektedirler. Kısaca verilen krediler sanaldır. Çok büyük oranla karşılıkları yoktur. Dünya piyasalarının çalışmaları nakit yerine sanal ortamda banka transferleriyledir

Basitçe anlatırsak gelişmiş ülkelerin bankaları %1 veya %2 teminat tutarları hariç, olmayan parayı satıp, bu olmayan tutarları zaman içinde faizleriyle birlikte tahsil etmektedirler. Bu garip ve olağanüstü avantajlar gelişmiş ülke bankaları ve sahiplerini Dünya’nın ekonomik hakimleri haline getirmiştir.

Böyle bir düzende gelişmekte olan ülkelerin paralarına parasal nefes alanı yok denecek kadar azdır.

Kısaca Dolara endeksli para sisteminin zorunlulukları Dünya’ da büyük eşitsizlikler yaratmıştır.

Sistem yasalarla sınırlanıyor olsa da kontrolsüzce verilen krediler ve diğer finansal türev piyasaları 2006 öncesinde anormal yükselmiş alarm zillerini harekete geçirmiştir. Türev piyasaları bu sanal ortamda oluşan BALON normalin 27 katına çıkmış, bunun karşısında ülkelerinin milli gelirleri alacak borç ilişkileri yanında küçük bir orana düşmüştür.

Bu durum, kredilerde kontrolsüzlük olarak açıklansa da; Bu kadar büyük gelişmeler akılsızca olamayacağından; Üzerinde iyi düşünüldüğünde; mantık bizi bu kadar büyük birikimlerin nedeni olarak; uluslararası sermayenin küresel pay artırım arzusunun gerçekleşmesine götürecektir.

Nitekim söz konusu kredilerden faydalananlar çoğunlukla büyük finans kuruluşları ile organik bağı veya ilişkisi olan firma ve organizasyonlar olmuştur.

Küresel türev piyasalarda oluşan balonun aşırı büyümesi sonuç da şirketleri de büyütmüştür ama sağlıksız gelişme sonradan “morgage krizi” diye adlandırılan krizin yaşanmasına neden olmuştur.

Piyasalarda nakit para olmadan olağanüstü sanal borçlanmalar ve değerlenmeler büyük nakit ihtiyacına neden olmuş sonuçta 2008de ABD de 200 yılda basılan paranın 4 misli m piyasaya sürülmüştür. Sorun kökten olarak çözülmediğinden 2020 yılına gelindiğinde yine 6 misli bir emisyon yaşanmıştır.

Bugün ise türev piyasaları için balondan bahsedilmemekte, bunun yerine “BALONUN BALONU” kavramı kullanılmaktadır. Sonuçta geçmiş tecrübeler bize yeni bir küresel kriz yaklaştığını haber vermektedir.

Yaklaşan krizin haberi Avrupa Merkez Bankası başkanı tarafından yeni dile getirildi; Küresel ekonominin 1920’lerde yaşananlara benzer şartların içinde olduğuna dikkat çekildi.

Önceki yazımızda gelişmiş ülkelerin hedefleri ile büyük sermaye güçlerinin hedeflerinin farklılaşabileceğini yazmıştık. Ülkeler batsa da uluslararası sermaye büyür. Nitekim sonuçta uluslararası sermayenin dünyanın çeşitli ülkelerindeki varlıklarıyla kriz öncesi büyüdüğünü öğreniyoruz.

Konuyu uzatmadan özetlersek; parasal sistem kaosa girerken bundan yararlanmış olanlar büyük ihtimalle yine büyük sermaye gruplarının şirket ve organizasyonları olması gibi bir arka plan akla gelmektedir.

Küresel sermayenin, güç coğrafya değiştirirken, pek arkasına bakma eğiliminde olmadığı anlaşılmaktadır.

BÜYÜK SERMAYENİN DÜNYA EKONOMİSİNE HAKİMİYETİ NASIL SÜRDÜRÜLEBİLİR ?

DOLARI NELER BEKLİYOR?

DÜNYA NİÇİN KARIŞTI?

KRİZ VE SAVAŞLARIN NEDENLERİ

Sağlıksız şişirilmiş şirketler alacak verecek verimlilik dengelerini bulamayacak, bu sefer daha büyük miktarlarda para basımına gidilecek, istikrarsızlık ve enflasyon kontrolsüzce büyütülecek piyasaların dengeye gelebilmesi kökten bir kriz yaşanmadan mümkün olamayacaktır.

Çözüm olarak dolardan çıkış veya doların çöküşü öngörülüyor.

Her ülkede yeni dijital para sistemlerinin kurulma çalışmaları ve kripto paraların sahnede olması bu konularla çok ilgilidir.

Dolar yerine bir başka para kabul edilip Doların değeri düşünüldüğünde, Dolar borcu olanları rahatlatacak şartlar yaratılmaz mı? Hele de böyle bir gelişme yaşanabileceğinden önceden haberlerimiz olduysa…

Bu durumu uluslararası çapta düşünelim…

Uluslararası sermaye yaklaşan krize karşı bol kredili kıta ötesi yatırımlarla ve teknoloji devrimleriyle hazırlanırken ilk makalede belirttiğimiz gibi gelişmiş ülkeler hakimiyetlerinin sonuna geldikleri endişesini taşımaktadırlar.

Çözümler tartışılmaktadır; yeni bir küresel para sistemi ve işleyişi önerilmektedir, fakat bu konular henüz net değildir.

BRICS ülkeleri kendi aralarında yeni bir bankacılık ve parasal sistemden söz ederken gelişmiş ülkeler IMF’nin SDR’inin üzerinde konuşmaktadırlar.

Bize göre gelecekte; ihtimalen çok kutuplu Dünya’nın ülkelerin oluşturacağı öbeklenmeler içinde kurulacak entegre ortak pazar sistemleri ile bunların arasındaki bölgesel parasal işleyişler konuşulur olacaktır.

Küresel sistemin gelişmiş ülkelerin istediği şartlarda oturtulması için baskılar, savaşlar, kaos ortamları terör olayları, kışkırtmalar, sözde saldırılar, nükleer tehdit, uluslararası nüfus göçleri, denge değiştirici nüfuslandırmalar her şey denenecektir.

Bu güne kadar gelinen durumu net olarak tespit etmek gerekirse, gerçek; Artık ekonominin tek bir ülkenin parasının tek bir ülkeye sağladığı avantajlar ile devam edemeyeceğidir. Bugün itibarıyla Dolar’ın arkasındaki ekonomik ve siyasi güç her geçen gün onu taşıyamayacak duruma doğru ilerlemektedir.

Yeni bir sistemin kurulması için yeni pazarlıklar yapılması gerektir.

“Kimin küresel projesi geçecek, kimin borusu ötecek, kim kimden ayrılacak, kim kimle birleşecek, kim küçülecek, kim büyüyecek, kim kime bağlanacak ve kimler neye muhtaç bırakılacak, hangi köşeleri kimler kapacak?”

Tümü bu konu ile ilgilidir.

Anlaşılmaz bulduğum mesele bu değişim dönüşüm sürecinin gelişmiş ülkeler tarafından niçin tek kutuplu dönemde (1990+15yıl) yaşatılmadığıdır?

Belki buna cevap olarak; yıkılacak mevcut sistemin yerine gelmesi istenen teknoloji birikiminin henüz yetersiz olmasıydı denilebilir. Öyle ya çağ atlamak için üretim ilişkilerinin ve tarzlarının farklılaşması şarttır.

Bir temel unsurun yokluğu süreci geciktirir; sürecin gecikmesi ise sonucu etkiler.

Artık yaşadığımız zamanlarda tek kutbun ve yardımcılarının kaos yaratmak ve savaş dışında kesin belirleyiciliği tartışmalıdır.

Başka bir ihtimal; başat ülkelerin senaryolar üzerinde anlaşılmış olmasıdır ama detayları üzerindeki derin belirsizliklerin mevcudiyetidir.

Devamını Oku

KÜRESEL SERMAYE GRUPLARI GELECEKLERİNİ GELİŞMİŞ ÜLKELERİN HEDEFLERİNE KİTLEMEK YERİNE

0

BEĞENDİM

ABONE OL

DÜNYA’NIN YENİ BEKLENTİ VE GERÇEKLERİNE GÖRE TASARLAMAYI TERCİH EDERLER…

Büyük sermaye gruplarının tercih ve davranışları Dünya’nın geleceğini en az ülkelerin davranışları kadar etkileyeceklerdir. Geniş anlamda belki de bazılarının ömürleri ülkelerinkinden daha uzun olacaktır.

Bir önceki makale de ele aldığımız gelişmelerdeki çelişkiyi ( batılı gelişmişlerin ekonomik büyüklüğünün küresel ortamdaki payı hızla düşerken bunlardan biri olan ABD’nin tek süper güç haline gelmesi) uluslararası sermayenin diğer deyişle “paranın sahiplerinin” fark etmemesi mümkün değildi.

Ülkeler nasıl ki geleceklerini oluşturacak yol ve hedeflerini önceden tasarlarsa, büyük ve küresel sermaye gruplarının da gelecekte kendi sürdürebilirlikleri ve hatta büyümeleri üzerinde hesaplar yaparak operasyonel davranmaları yaşanan bir durumdur.

Bu büyük sermaye grupları( paranın büyük sahipleri) 40 yıl öncesinden küresel ekonominin ve teknolojinin gidişatını gözlemleyip hedeflerine uygun plan ve senaryolar yaptıkları çeşitli mecralarda sıkça konu edilmektedir. Hatta geleceğe çeşitli senaryolarla nasıl ve ne şekilde yön vermek istedikleri de yazılır ve bilinir olmuştur. Uygulamada global hedefleri ve yönlendirmeleri hakkında ön bildirimler yaparlar.

Uluslararası sermaye grupları yıllar içinde gelişmekte olan ülkelerin dış ticaretine, mal ve hizmet üretimine, parasal sistemine ve bu ülkelerde yeni teknolojilerin üretimine, otomasyon sistemlerine hakim olacak ve onları kontrol altında tutacak programlar geliştirdiler. Bu programlar çeşitli algı yöntemleriyle, anlaşmalarla, siyasal müdahalelerle, yaptırımlarla, uluslararası sistemin ve hukukun işleyişi ile uygulamaya sokuldu.

Yakın geçmişimizde tek kutuplu süreç devam ederken; Rusya ve Çin’in alternatif güçler olarak ortaya çıkma ihtimalleri ve yeni süper güç adayı olarak potansiyel olmaları durumu gelişmiş ülke yönetimleri ve büyük sermaye tarafından farklı ve ayrı yaklaşımlarla yorumlanacaktı. Yorumlandı da. Büyük sermaye derinden ve güçlü bir şekilde özellikle Asya merkezli yeni coğrafyalara trilyonlarca Dolar ve teknoloji akıttılar. Hatta bu yeni coğrafyalarda var olmak kaygısıyla ekonomilere destek verdiler.

Bize göre büyük sermaye gruplarının mevcut Dünya’nın bugünkü gerçeklerini algılamada gelişmiş ülke yönetimlerine göre daha gerçekçi olmaları ve gelişmesi beklenen durumları daha kolay kabullenmeleri normaldir.

En azından bu grupların gelişmiş ülke yönetimleri gibi kendi karar alma mekanizmalarını etkileyecek iç demokratik sistemleri yoktur. Yarar, büyüme, hakim olma ve sürdürülebilirlik güdüleriyle karar alırlar.

Uluslararası sermaye güçleri içine girdiğimiz sistemsel, güç ve teknolojik büyük dönüşüm çağında geleceği kurgulama ve gelişen piyasalarda güçlenme arzusuyla hareket etmektedirler.

Her türlü küresel olası gelişmelere hazır olup bunları yönlendirme arzusunda oldukları ve buna uygun alternatif senaryolarının üretildiği gayet açıktır.

Bu noktalarda ülkeler konumlarını koruyup geliştirme endişesiyle hareket ederlerken.

Büyük sermaye her nerede güç varsa orada var olup o coğrafyanın aktörü olarak başat olma yarışındadırlar.

Olağanüstü güçlere sahip olan büyük sermaye gruplarının,

Ülkelerden bağımsız hareketleri yanında, ülkelerin strateji, operasyon ve siyasi yönelimlerini etkileyebildikleri sayısız örnekler de vardır.

Basın, sivil ve resmi örgütlenmeler, kontrol, algı yönetimi organizasyonları, para politikaları ve yeni savaş yöntemleri gibi argümanlar küresel oyuncuların tümü tarafından kullanılır.

Yukarıdaki çıkarımlarla, büyük sermaye gruplarının kendi geleceklerini ve büyüme stratejilerini gelişmiş ülkelerin ulusal hedeflerine kilitlemek yerine mevcut şartlara ve istedikleri hedeflere göre yönlendirebileceklerini yorumlamış olduk.

Konuyu noktalamadan belirtmek gerekir ki; uluslararası sermaye grupları tek bir reflekse, birbirine uyumlu ve birbiriyle benzer hedeflere sahip değillerdir. Hatta gelişmiş ülkelerdeki siyasete paralel büyük akımlarla etkileşim halindedirler.

Büyük gelecek senaryolarının ilk görünen proje ve taleplerle aynı olmadıklarını akılda tutmak gerekir.

Bunlar dışında projeleri ve hedefleri çelişse bile ortak menfaatler ortaya çıktığında işbirliği yapma konusunda mahirdirler.

Devamını Oku

YENİ ÇAĞIN KAPISINI ARALARKEN

0

BEĞENDİM

ABONE OL

BÜYÜK ÇELİŞKİ:

ABD DOLARIYLA VE SÜPER GÜÇ OLARAK TEK KUTUPLU DÜNYAYA HAKİM OLURKEN GERÇEKTE İRTİFA KAYBEDİYOR.

Bir çağın sonlanmakta olduğu yeni bir dönemin kapı eşiğinde olduğumuz artık dillerde bir konudur; Değişim öncesi savaşlar, yeni tür küresel saldırılar, her yerde başgösteren azıtmış terör olayları, sosyal hayatta yaşanan ve beklenen alışılmadık karmaşalar, küresel hakimiyet senaryoları, şimdilik yeni savaşların arkasına saklanmış yeni ve radikal değişimi haber veren teknolojiler artık hepsi gündemimizde.

Önceden söyledik, haber verdik, uyardık. Kendimizce yorumladık. Ezberlenmiş bakış açılarının dışına çıkarak bakmayı önerdik.

Şimdi de bugün gelinen durumun temel nedenselliklerini çok da detayda kaybolmadan özetlemeye çalışıp kendi açımızdan muhtemel gelecek senaryolarına işaret edip açıklamaya çalışacağız. Bu nedenle yazılarımız birbirini takip eden makaleler halinde olacaktır.

-KÜRESEL LİDERLİK KAYBEDİLİYOR.

-KÜRESEL GÜÇLERDEKİ TEMEL MESELELER.

Günümüzde Dünya ülkelerinin toplam GSMH larının (Gayri safi milli hasıla) %22 sini ABD oluşturur.

Dünyanın en kıdemli teknokratlarından Christine Lagard’ın(Avrupa Merkez Başkanı, eski IMF Başkanı) 2004 yılında yaptığı açıklamaya göre “ABD ve Çin ekonomileri satınalma paritesi hesabına göre eşitlendi. 2014 yılı itibarıyla Çin’in yüksek büyüme hızı nedeniyle Çin ekonomisi ABD’yi geçti

Bugün aradaki gerçek farkı görmek, Çin ekonomisinin arayı ne kadar açtığını anlamak için iki ülkenin bugune kadarki büyüme hızlarına bakmak yeterli olacaktır. Yayınlanan resmi rakamları işaret etmiyorum çünkü satınalma paritesi hesap yöntemleri 2006 dan bu yana politik etkilerle değişime uğramıştır.

Batıda çok sayıda üniversite bu konuyu işlemiş, farklı hesaplamalar yayınlamıştır.

Sözü çok uzatmadan şöyle bir örnek verelim: 1950-1960 arası Dünya toplam GSMH’ları toplamının yarısında fazlasını yapan ABD’nin ekonomik büyümesine rağmen, Dünya ölçeğinde payı küçüldü ve tahtını Çin’e kaptırdı.

Sadece Çin değil bir çok gelişmekte olan ülke büyüme oranları konusunda batının gelişmiş ülkelerini geride bıraktı.

Halen bu durum devam etmekte ve çarpıcı farklılıklar yaşanmaktadır.

DOLARIN HAKİMİYETİ

İkinci Dünya Savaşı sonrasında BM ɓünyesinde Doğu Bloku ülkeleri dışında 44 ülkenin katılımıyla yapılan Bretton Woods toplantısında sabit kur esası kabul edilmiş katılan ülkelerin paraları değerinin, dolar esas alınarak saptanması kararlaştırıldı.

Bundan sonra Dolar altın karşılığı sistemini koruyarak Dünya ‘daki hakimiyetini kurdu. Diğer ülkelerin merkez bankaları altın ve ABD Dolarını rezerv olarak tutar hale geldiler. Bu ülkeler zamanla paralarının dolar karşılığı sistemini terk ettiler.

1971 yılında da ABD terketti.

ABD Doları bugün tüm döviz işlemleri piyasalarının %90′ ını Dünya ticaretinin yarısından fazlasını, ülkelerin döviz rezervlerinin %60’ını oluşturmaktadır.

Dolar bugünkü durumuna ulaşmadan 1971 de altın karşılığı sistemini terk ettikten sonra petro-Dolar sistemini.oluşturdu. ABD’nin güçlü ekonomisi yanında, bankacılık sistemi, silah ve siyasi gücü ile Dolar’ın itibarını geliştirdi. Uzun bir dönem sürdürdü ve Sovyetler Birliğinin dağılması ile tek kutuplu Dünya’ya geçildi. Bundan sonra da Dolar tek süper küresel gücün vazgeçilemez tek parası olarak gücüne güç kattı.

BÜYÜK ÇELİŞKİ:

ABD DOLARIYLA VE SÜPER GÜÇ OLARAK TEK KUTUPLU DÜNYAYA HAKİM OLURKEN GERÇEKTE İRTİFA KAYBEDİYOR.

Yazımızın başlarında belirttiğimiz gibi ABD tek süper güç haline gelirken başka bir ekonomik motor çalışıyordu; Bu motorun itici gücü ise çok sayıda gelişmekte olan ülkedeki büyüme hızlarının ABD ve diğer batılı gelişmekte olan ülkelerdekinden yüksek olmasıydı.

Ancak buna cevap ” dev bir ekonomi karşısında küçük ekonomilerin büyümelerinin önemsiz olduğuydu.”

Bu yanıt, “gelişmekte olan ekonomiler üretsin biz teknoloji, bilim ve finans merkezi olalım” pek tutmadı. Ölçek ekonomisi ile Çin ve diğer gelişmekte olan ülkelerde bu öngörü sonuç vermedi.

Bu ülkeler batılı hegemonların küresel ekonomideki hem toplamda hem dış ticaretteki paylarını düşürmeye devam ettiler.

Bu çelişkili gelişmeler yani batılı gelişmişlerin ekonomik büyüklüğünün küresel ortamdaki payı düşerken bunlardan biri olan ABD’nin tek süper güç haline gelmesi, ilerleyen zamanlarda Dünya’nın mevcut sistemini kökten etkileyip değişime zorlayacak olağanüstü önemde gelişmelere neden olacaktı.

Bugün bunlar yaşanıyor.

Devamını Oku