34,2217
37,4633
2.869,34
Osmanlı sadece bir devlet değildi. Eşsiz bir medeniyet tasavvuruna sahipti. Bu anlayışdan insanlar gibi hayvanlar da nasibini almıştı. Malesef devletimiz çökerken ahlakımız da medeniyetimiz de idrakimiz de bundan etkilendi. Herşeye rağmen günümüzde de merhametli yürekler Allah’ın bizlere yaren, arkadaş, dost olarak emanet ettiği hayvanlara sahip çıkıyor. Osmanlı imparatorluğu döneminde her türlü hayvana gösterilen merhamet ve şefkat tüm Batılıları şaşkınlığa uğratıyordu. Avrupalı gezginlerin yazdıkları seyahatnamelerde Türklerin kuşlara, sokak kedi-köpeklerine, yük hayvanlarına besledikleri sevgi; onların bakımları için kurdukları vakıf ve tedavi merkezleri, hayvanları korumaya yönelik çıkarttıkları kanunlar sıklıkla yer almaktadır. Aynı dönemde Avrupa ülkelerinde hiçbir hayvan hakları kanunu olmadığını, hatta 16.yy’da Paris’te her yıl yaz ayının belli bir gününde tüm sokak kedilerinin çuvallara doldurulup yakıldığını ve halkın bugünü eğlencelerle bir festival havasında kutladığını bilinmektedir. 1587 yılında 3.Murat yük hayvanlarına taşıyabileceklerinden daha fazla yük yüklenmesini bir fermanla yasaklamıştır. Daha sonraki yıllarda bu hayvanların Cuma günleri çalıştırılmayıp dinlendirilmesi, hatta sahiplerinin dahi binememesi için semerlerine çivi mıhlanması da karara bağlanmıştır (1856) .Bu kararlara uymayanlar dönemin zabıtaları tarafından yakalanıp cezalandırılıyorlardı. Şehremini (dönemin belediye başkanı) Hüseyin Bey şehri teftiş ederken bir ağaca bağlı sırtında ekmek küfeleri taşıyan bir katır görür ve sahibinin nerede olduğunu sorar. Kahvehanede olduğunu öğrenince çok kızar ve adamı yaka paça getirtir; katırın sırtındaki küfeleri adamın sırtına yükletip, ibret-i alem olsun diye adamı aynı ağaca bağlatır. Kanuni Sultan Süleyman da Süleymaniye camiinin yapımında yük taşıyacak hayvanların bakımları, taşıyacakları yüklerin ağırlıkları ile ilgili birçok ferman çıkarmıştır. Osmanlıda top çeken büyükbaş hayvanlar yaşlanınca kasaplara satılmaz; bilakis ölene kadar iyi bakılmaları için maaşa bağlanırlardı. Zabıtalar şehirde gezer, sahipli hayvanların karınlarını yoklayıp, sahiplerinin onları iyi besleyip beslemediklerini kontrol ederlerdi. Sorumluluklarını yerine getirmeyen hayvan sahipleri cezalandırılırdı. 17.y.y’da gezgin Jean du Mont, ’’Türklerin hayırları hayvanlar için bile geçerlidir. Özellikle köpeklere karşı çok müşfiktirler…Türklerde kedi-köpek, at gibi eti için beslenmeyen hayvanları öldürmek suçtur.’’ diye yazmıştır. 1655’ de 9 ay yurdumuzda yaşayan Jean Thevenot anılarında ’’ölen bazı kişiler mallarını haftada birkaç defa köpek ve kedileri beslemek üzere bırakırlar; bu vasiyetlerini yerine getirmek için sadakatli ve dindar bir şekilde bunu yapan fırıncı veya kasaplara paralarını bırakırlar.’’ diye yazmıştır. 19.y.y’da Alman Mareşali Moltke Üsküdar’da hizmet veren kedi hastanesine anılarında yer vermiştir.Türk düşmanı avukat Guer anılarında, hayret içerisinde ’’Müslüman Türk’ün şefkati hayvanlara bile şamildir. Bu hususta vakıflar ve ücretli şahıslar vardır. Bunlar sokaktaki kedi ve köpeklere ciğer dağıtırlar. Kasaplarında her gün muayyen miktar kedi köpek beslemeleri itiyat dahilindedir. Ayrıca Şam’da kedi ve köpeklerin tedavisine mahsus bir hastane vardır.’’ diye yazmıştır. Ayrıca Şam’ın Yeşil Mera denilen mevkiinde (bugünkü şehir stadının bulunduğu alan) çalışma gücünü yitirmiş, emekliye ayrılmış hayvanların hayat boyu bakımlarının sağlandığı bir de çiftlik vardı. Du Loir anılarında (1654) ’’Osmanlının bazı şehirlerinde kediler için yapılmış mekanlar, gıdaları için tesis edilmiş vakıflar görünce hayret etmeyecek insan var mıdır? Yavruları olan köpeklerin barındırılmaları için sokaklarda kulübelerin yapılması, gıdaların teminine, bilhassa suya itina edilmesi de hayret vericidir. Bunları yapanlar kendilerine cennet kapılarını açacak bir çok sevaplar kazandıkları itikadındadırlar. Bir çok kibar Türk’ün kasaplardan et, çevre kebapçılardan kebap getirtip, kendi elleriyle kedi ve köpeklere büyük bir sabırla yedirdiklerini gördüm.’’ diye yazmıştır. Conte de Bonneva da’’Türkler kedi köpek vesaire gibi başıboş hayvanlar için de vakıflar tesis ederler. Kasaplar da her gün bu gibi hayvanların bir miktarını vicdanen beslemekle mükelleftirler.’’ şeklinde yazmıştır. Sokaklarda Arnavut ciğeri satan satıcıların bu ciğerlerden sokak hayvanlarına ikram etmeleri, insanların sokaklara sahipsiz hayvanlar için belli aralıklarla yem ve su kovaları dizmeleri birçok yabancı gezginin anılarında yer almıştırHacı Evhaddin Yedikule’de kendi adına hayır için yaptırdığı cami ve tekkede kedilerin bakılacağı bir alan yapılmasını ve bu kedilere her gün 20 takım ciğer dağıtılmasını vasiyet etmiştir. Merhameti olmayanın imanı da olmaz. Cenabı Allah’ın biz kullarına dost yaren arkadaş olarak yarattığı, onun sonsuz kudretinin sanatının tecellisi olan hayvanlara bu nazarla bakalım. Çocuklarımıza küçük yaşta hayvan sevgisini aşılayalım. Ramazanımız bereketli olsun Yüreklerimizden merhamet eksik olmasın değerli dostlar.
Beyin Konforu